ANONİM TÜRK HALK EDEBİYATI
BAKTABUL :: GENEL KÜLTÜR :: Edebiyat
1 sayfadaki 1 sayfası
ANONİM TÜRK HALK EDEBİYATI
Sözlü olarak aktarılan, söyleyeni belli olmadığı için halkın malı olan edebi ürünler Anonim Halk Edebiyatı’nı oluşturular.
MANZUM ESERLER
Anonim Halk Edebiyatının şiir özellikleri taşıyan ürünleridir.
MANİ
Yaratıcısı adsız halk sanatçıları olan dörtlük biçimindeki şiir türüdür. Çoğunlukla yedi heceli ve dört dizeli tek kıtadan oluşur. Birinci,ikinci ve dördüncü dizeler birbiriyle uyaklı, üçüncü dize bağımsızdır. Buna göre uyak düzeni şöyledir: (a a x a). Tek dörtlükten oluşan maniler dişinda 5,6,7,8,10,14 dizeli maniler oldugu gibi, uyak düzeni (a x a x) biçiminde olan manilerde vardir.
TÜRKÜ
Ezgiyle okunan ve bentlerden oluşan, genellikle yaraticisi belli olmayan bir şiir biçimidir. Türkü daha çok yedili, sekizli onbirli hece kaliplariyla söylenir. Bentler ve onlari izleyen nakaratlar (baglam yada kavuştak da denir) kendi aralarinda uyaklidir. Nakarat bazen bentlerle ayni kalipta bazen farkli kaliplarda olur. Dörder, üçer, ikişer dizelik bentlerle kurulan türküler vardir. Her bentten sonra yinelenen nakarat dört, üç yada bir dizeli olabilir. Bazi türküler mani biçiminde dörtlüklerle kurulmuştur. Bunlarin bazen yine mani biçiminde nakaratlari olur. Bir türküyü ilk söyleyen halk sanatçisinin adi unutulmuştur. Ancak sahibi bilinen türküler (Karacaoglan türküleri) de vardir. Bir türkü zaman boyunca türlü degişmeler ugrayarak yaşamasini sürdürür. Türküler dogayi, aşki, ayriligi, ölümü, kahramanlik ve askerligi, günlük yaşamin türlü olaylarini konu edinir. Kina gecesi, dügün, iş oyun türküleri vardir.
NİNNİ
Çocukları uyutmak için söylenen ağır ve tekdüze şarkıdır. Ninni basit sözlü bir türküdür. Yaratıcısı belli olmayan metin yinelenirken bebeğin durumuna, annenin etkilendiği koşullara göre sözlerinde bazı değişiklikler yapılır. Dizelerin yada dörtlüklerin sonunda “ninni” , “e yavruma e e e” , “hu, hu, hoppala” gibi sözler yinelenir. Zaman zaman “Dandini dandini danalı bebek” türünden yansımalı dizelere de yer verilir. Anne, ninnisinde yavrusunun uslu durmasını, kolayca uyumasını ister. Kolayca yürümesini, büyümesini, sünnet olmasını, iyi bir meslek edinmesini, kız çocuk ise gelin olmasını ister. Anne bebeğini uyuturken harekete uygun bir ritimle, bebeğin huysuz yada yada uysal davranışına uyacak biçimde sesini düzenler. Bebek uyumaya başladığında, sesini alçaltarak ninnisini bitirir.
NİNNİ:
Dandini dandini dastana,
Danalar girmiş bostana,
Kov bostancı danayı,
Yiyip bitirmesin lahanayı.
E , e ,e ,e,
E oğluma/kızıma e , e ,e
TEKERLEME
Masalın uygun yerlerinde kullanılan basmakalıp sözlerdir. Masalın başında şaşırtıcı ve güldürücü olayların anlatıldığı bölümdür. Masalın başında, asıl masaldan önce yer verilen tekerlemeler akıl ilkelerine alabildiğince yan çizer; abartmalı çelişkileri sergiler: tası olmayan hamamcının kubbesi olmayan hamamında develer top oynar; çakmağı olmayan tüfekle doğmamış tavşan avlanır vb. Tekerlemeler baş uyaklar ve uyaklarına, ses yinelemelerine, özgür çağrışımlarına dayanır; bir bakıma gerçek üstü şiire yaklaşır.
TEKERLEME:
Develer tellal iken,
Pireler berber iken,
Ben dedemin beşigini,
Tıngır mıngır sallar iken
……
Onlar ermiş muradina
Biz çıkalım kerevetine.
BİLMECE
Bir şeyi üstü örtülü sözcüklerle betimleyerek, dinleyeni ne oldugunu bilmeye davet eden küçük şiirdir. Bilmecelerin bir bölümü manzumdur. Bunlarin arasinda beyit, mani gibi biçimini korumuş olanlari da vardir. Kimi bilmeceler ise aşinip degişerek başlangiçtaki manzum şeklinden uzaklaşmiştir. Kolay söylenmesi, hatirda tutulmasi için manzum olmayan bilmecelerde de bazi biçimsel anlatma tekniklerine, iç uyaklara, ses yinelemelerine başvuruldugu görülür.
BİLMECE:
Dil üstünde kaydırak. (Dondurma)
El üstünde kaydırak. (Sabun)
Saç üstünde kaydırak. (Tarak)
Denizde gider, dumanı tüter. (Gemi)
Gök yüzünde pirinç tabak. (Güneş)
DESTAN
Gerçek üstü ile gerçeğin, efsane ile tarihin birbirine karıştığı, bir kahramanı ya da önemli bir tarihsel olayı övüp yücelten uzun manzumedir. Türk destanları bir şair tarafından topluca yazılmadığı gibi, bir folklorcu tarafından da destancı halk şairleri ağzından derlenip yazıya geçirilmemiştir. Bunların ancak konuları üzerinde bilgimiz vardır; bu konularda, çoklukla, Çin, İran, Arap kaynaklarında ve bazı türkçe kaynaklarda saptanmıştır.
BAZI DESTANLAR:
Hun Destanı: Bu destanda Hunların hükümdarı Oğuz Kağan’ın doğması, evlenmesi kağan (hakan) olması, Orta Asya’da Türk birliğini kurması, ölümünden önce imparatorluğu oğulları arasında bölüştürmesi anlatılır.
Bozkurt Destanı: Bu destanda Göktürklerin dişi bir kurttan türedikleri anlatılır.
Ergenekon Destanı: Bu destanda savaşta yanilen Göktürklerin, Ergenekon denen sığındıkları yerde 450 sene kalıp çoğaldıktan sonra, demir bir dağı eritip, Ergenekon ’dan çıkmaları anlatılır.
AĞIT
Ağıt, öteki halk şiiri türlerine göre biraz daha özgürce uyaklanır ve ilk söyleyeni bir süre geçtikten sonra unutulur. Daha çok Orta ve Güney Anadolu ‘da Afşar ve Türkmen kökenli toplumlarda, belli geleneksel eylemlere uyularak, ölünün başında yada gömüldükten sonra, genellikle kadınlar tarafından söylenir. Ağıt ’a İslamiyet’ten önce “sagu” , Azerbaycan’da da “ağı” , Kerkük Türkleri’nde “sazlamağ” , türkmencede “ağı” , “tavs” yada “tavşa” denirdi. Âşıklarında ağıt olarak adlandırılan sekiz ve on bir heceli ya da aruzla söylenmiş şiirleri vardır.
MENSUR ESERLER
Düz yazı biçiminde yazılmış yaptılardır.
MASAL
Masalların büyük bir kısmı olağanüstü kişileri ve olayları konu edinir. Kahramanlarını yaşanan çevreden alan masallarda vardır. Ancak bütün masallar hayal ürünü ve uydurma olduklarını belli eden bir anlatıma sahiptir. Türk masallarında dinleyici üzerindeki bu yabancılaştırma etkisi tekerlemelerle yapılır.
TÜRK MASALI:
ÇARŞAMBADIR ÇARŞAMBA
Bir zamanlar kambur bir adam varmış. Hamamda ocağı o yakarmış. Hamam devamlı sıcak olduğundan kamburuna iyi gelirmiş. Bir akşam hamamda sesler duymuş. Bakmaya gittiğinde havuzun etrafında dönerek “Çarşambadir Çarşamba” diye şarkı söyleyen kısa boylu cinler görmüş. O da onlara katılmış ve şarkı söylemiş. Cinler bu kambur adamı sevmişler ve iyilik olsun diye kamburunu sırtından alıp duvara asmışlar. Kambur adam böylece kamburundan kurtulmuş. Ama bunun kambur Ali adinda başka bir arkadaşi varmiş. İkisi görüştüğünde Ali çok şaşırmış ve olanlari ona anlattirmiş. Kambur Ali o gece hamamda kalmış ve o da sesler duymuş. Baktığında “Çarşambadır Çarşamba” diye şarki söyleyen cinler görmüş. Ama o gün Perşembeymiş. O da “Perşembedir Perşembe” diye şarki söylemeye başlamiş. Cinler kambur Ali’ye kızmışlar ve duvarda asılı olan kamburu, Ali’nin sırtına koymuşlar. O günden beri Kambur Ali sırtında iki kambur gezmiş durmuş.
ATASÖZÜ
Halk içinden çıkan, bir öğüdü sağ duyusal bir gerçekliği ya da deneyime dayalı bir gözlemi dile getiren ve halkın ortak kullanımına giren kısa özlü sözlerdir.
ATASÖZLERİ:
Az yaşa çok yaşa âkibet gelir başa: Insan ne kadar yaşarsa yaşasin, başina gelecek olaylar kaderinde yazilidir.
Baca eğri olsa da duman doğru çıkar: Dürüst ve mert yaradılışlı kimseler kötü bir ortamda yaşamak zorunda kalsalar bile huylarini degiştirmezler.
Tavşan ne küçük, kulaklari ne büyük: Bazen çok iyi tanidigimiz kişilerin bile kendilerinden beklemeyen işler yaptiklarini görebiliriz.
Yumurtada kıl bitmez: Olmayacak bir işten çıkar beklenmez.
İnsan doğduğu yerde değil doyduğu yerde: İnsanı mutlu eden yer doğup büyüdüğü değil geçimini sağladığı yerdir.
DEYİM
Belli bir dile özgü ve bir başka dilde sözdizimsel karşiligi bulunmayan dilsel biçimdir.
Örnek:İngilizce’deki “How are you?” Türkçe’de “Nasılsınız?” manasına gelmekle birlikte, sözcüğü sözcüğüne çeviri yapılamaz
MANZUM ESERLER
Anonim Halk Edebiyatının şiir özellikleri taşıyan ürünleridir.
MANİ
Yaratıcısı adsız halk sanatçıları olan dörtlük biçimindeki şiir türüdür. Çoğunlukla yedi heceli ve dört dizeli tek kıtadan oluşur. Birinci,ikinci ve dördüncü dizeler birbiriyle uyaklı, üçüncü dize bağımsızdır. Buna göre uyak düzeni şöyledir: (a a x a). Tek dörtlükten oluşan maniler dişinda 5,6,7,8,10,14 dizeli maniler oldugu gibi, uyak düzeni (a x a x) biçiminde olan manilerde vardir.
TÜRKÜ
Ezgiyle okunan ve bentlerden oluşan, genellikle yaraticisi belli olmayan bir şiir biçimidir. Türkü daha çok yedili, sekizli onbirli hece kaliplariyla söylenir. Bentler ve onlari izleyen nakaratlar (baglam yada kavuştak da denir) kendi aralarinda uyaklidir. Nakarat bazen bentlerle ayni kalipta bazen farkli kaliplarda olur. Dörder, üçer, ikişer dizelik bentlerle kurulan türküler vardir. Her bentten sonra yinelenen nakarat dört, üç yada bir dizeli olabilir. Bazi türküler mani biçiminde dörtlüklerle kurulmuştur. Bunlarin bazen yine mani biçiminde nakaratlari olur. Bir türküyü ilk söyleyen halk sanatçisinin adi unutulmuştur. Ancak sahibi bilinen türküler (Karacaoglan türküleri) de vardir. Bir türkü zaman boyunca türlü degişmeler ugrayarak yaşamasini sürdürür. Türküler dogayi, aşki, ayriligi, ölümü, kahramanlik ve askerligi, günlük yaşamin türlü olaylarini konu edinir. Kina gecesi, dügün, iş oyun türküleri vardir.
NİNNİ
Çocukları uyutmak için söylenen ağır ve tekdüze şarkıdır. Ninni basit sözlü bir türküdür. Yaratıcısı belli olmayan metin yinelenirken bebeğin durumuna, annenin etkilendiği koşullara göre sözlerinde bazı değişiklikler yapılır. Dizelerin yada dörtlüklerin sonunda “ninni” , “e yavruma e e e” , “hu, hu, hoppala” gibi sözler yinelenir. Zaman zaman “Dandini dandini danalı bebek” türünden yansımalı dizelere de yer verilir. Anne, ninnisinde yavrusunun uslu durmasını, kolayca uyumasını ister. Kolayca yürümesini, büyümesini, sünnet olmasını, iyi bir meslek edinmesini, kız çocuk ise gelin olmasını ister. Anne bebeğini uyuturken harekete uygun bir ritimle, bebeğin huysuz yada yada uysal davranışına uyacak biçimde sesini düzenler. Bebek uyumaya başladığında, sesini alçaltarak ninnisini bitirir.
NİNNİ:
Dandini dandini dastana,
Danalar girmiş bostana,
Kov bostancı danayı,
Yiyip bitirmesin lahanayı.
E , e ,e ,e,
E oğluma/kızıma e , e ,e
TEKERLEME
Masalın uygun yerlerinde kullanılan basmakalıp sözlerdir. Masalın başında şaşırtıcı ve güldürücü olayların anlatıldığı bölümdür. Masalın başında, asıl masaldan önce yer verilen tekerlemeler akıl ilkelerine alabildiğince yan çizer; abartmalı çelişkileri sergiler: tası olmayan hamamcının kubbesi olmayan hamamında develer top oynar; çakmağı olmayan tüfekle doğmamış tavşan avlanır vb. Tekerlemeler baş uyaklar ve uyaklarına, ses yinelemelerine, özgür çağrışımlarına dayanır; bir bakıma gerçek üstü şiire yaklaşır.
TEKERLEME:
Develer tellal iken,
Pireler berber iken,
Ben dedemin beşigini,
Tıngır mıngır sallar iken
……
Onlar ermiş muradina
Biz çıkalım kerevetine.
BİLMECE
Bir şeyi üstü örtülü sözcüklerle betimleyerek, dinleyeni ne oldugunu bilmeye davet eden küçük şiirdir. Bilmecelerin bir bölümü manzumdur. Bunlarin arasinda beyit, mani gibi biçimini korumuş olanlari da vardir. Kimi bilmeceler ise aşinip degişerek başlangiçtaki manzum şeklinden uzaklaşmiştir. Kolay söylenmesi, hatirda tutulmasi için manzum olmayan bilmecelerde de bazi biçimsel anlatma tekniklerine, iç uyaklara, ses yinelemelerine başvuruldugu görülür.
BİLMECE:
Dil üstünde kaydırak. (Dondurma)
El üstünde kaydırak. (Sabun)
Saç üstünde kaydırak. (Tarak)
Denizde gider, dumanı tüter. (Gemi)
Gök yüzünde pirinç tabak. (Güneş)
DESTAN
Gerçek üstü ile gerçeğin, efsane ile tarihin birbirine karıştığı, bir kahramanı ya da önemli bir tarihsel olayı övüp yücelten uzun manzumedir. Türk destanları bir şair tarafından topluca yazılmadığı gibi, bir folklorcu tarafından da destancı halk şairleri ağzından derlenip yazıya geçirilmemiştir. Bunların ancak konuları üzerinde bilgimiz vardır; bu konularda, çoklukla, Çin, İran, Arap kaynaklarında ve bazı türkçe kaynaklarda saptanmıştır.
BAZI DESTANLAR:
Hun Destanı: Bu destanda Hunların hükümdarı Oğuz Kağan’ın doğması, evlenmesi kağan (hakan) olması, Orta Asya’da Türk birliğini kurması, ölümünden önce imparatorluğu oğulları arasında bölüştürmesi anlatılır.
Bozkurt Destanı: Bu destanda Göktürklerin dişi bir kurttan türedikleri anlatılır.
Ergenekon Destanı: Bu destanda savaşta yanilen Göktürklerin, Ergenekon denen sığındıkları yerde 450 sene kalıp çoğaldıktan sonra, demir bir dağı eritip, Ergenekon ’dan çıkmaları anlatılır.
AĞIT
Ağıt, öteki halk şiiri türlerine göre biraz daha özgürce uyaklanır ve ilk söyleyeni bir süre geçtikten sonra unutulur. Daha çok Orta ve Güney Anadolu ‘da Afşar ve Türkmen kökenli toplumlarda, belli geleneksel eylemlere uyularak, ölünün başında yada gömüldükten sonra, genellikle kadınlar tarafından söylenir. Ağıt ’a İslamiyet’ten önce “sagu” , Azerbaycan’da da “ağı” , Kerkük Türkleri’nde “sazlamağ” , türkmencede “ağı” , “tavs” yada “tavşa” denirdi. Âşıklarında ağıt olarak adlandırılan sekiz ve on bir heceli ya da aruzla söylenmiş şiirleri vardır.
MENSUR ESERLER
Düz yazı biçiminde yazılmış yaptılardır.
MASAL
Masalların büyük bir kısmı olağanüstü kişileri ve olayları konu edinir. Kahramanlarını yaşanan çevreden alan masallarda vardır. Ancak bütün masallar hayal ürünü ve uydurma olduklarını belli eden bir anlatıma sahiptir. Türk masallarında dinleyici üzerindeki bu yabancılaştırma etkisi tekerlemelerle yapılır.
TÜRK MASALI:
ÇARŞAMBADIR ÇARŞAMBA
Bir zamanlar kambur bir adam varmış. Hamamda ocağı o yakarmış. Hamam devamlı sıcak olduğundan kamburuna iyi gelirmiş. Bir akşam hamamda sesler duymuş. Bakmaya gittiğinde havuzun etrafında dönerek “Çarşambadir Çarşamba” diye şarkı söyleyen kısa boylu cinler görmüş. O da onlara katılmış ve şarkı söylemiş. Cinler bu kambur adamı sevmişler ve iyilik olsun diye kamburunu sırtından alıp duvara asmışlar. Kambur adam böylece kamburundan kurtulmuş. Ama bunun kambur Ali adinda başka bir arkadaşi varmiş. İkisi görüştüğünde Ali çok şaşırmış ve olanlari ona anlattirmiş. Kambur Ali o gece hamamda kalmış ve o da sesler duymuş. Baktığında “Çarşambadır Çarşamba” diye şarki söyleyen cinler görmüş. Ama o gün Perşembeymiş. O da “Perşembedir Perşembe” diye şarki söylemeye başlamiş. Cinler kambur Ali’ye kızmışlar ve duvarda asılı olan kamburu, Ali’nin sırtına koymuşlar. O günden beri Kambur Ali sırtında iki kambur gezmiş durmuş.
ATASÖZÜ
Halk içinden çıkan, bir öğüdü sağ duyusal bir gerçekliği ya da deneyime dayalı bir gözlemi dile getiren ve halkın ortak kullanımına giren kısa özlü sözlerdir.
ATASÖZLERİ:
Az yaşa çok yaşa âkibet gelir başa: Insan ne kadar yaşarsa yaşasin, başina gelecek olaylar kaderinde yazilidir.
Baca eğri olsa da duman doğru çıkar: Dürüst ve mert yaradılışlı kimseler kötü bir ortamda yaşamak zorunda kalsalar bile huylarini degiştirmezler.
Tavşan ne küçük, kulaklari ne büyük: Bazen çok iyi tanidigimiz kişilerin bile kendilerinden beklemeyen işler yaptiklarini görebiliriz.
Yumurtada kıl bitmez: Olmayacak bir işten çıkar beklenmez.
İnsan doğduğu yerde değil doyduğu yerde: İnsanı mutlu eden yer doğup büyüdüğü değil geçimini sağladığı yerdir.
DEYİM
Belli bir dile özgü ve bir başka dilde sözdizimsel karşiligi bulunmayan dilsel biçimdir.
Örnek:İngilizce’deki “How are you?” Türkçe’de “Nasılsınız?” manasına gelmekle birlikte, sözcüğü sözcüğüne çeviri yapılamaz
Onur- Süper Mod.
- Mesaj Sayısı : 1527
Kayıt tarihi : 20/06/07
BAKTABUL :: GENEL KÜLTÜR :: Edebiyat
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz